Kurtuluş: Bu yolun sonu kalp damar servisi

10 bin adımda Kurtuluş

Acı dolu geçmişi anmadan olmaz. Hüseyin Irmak, 2003 yılında yayımlanan “Yaşadığım Kurtuluş: İstanbul’da Kadim Bir Semt” kitabında soruyor: “Niko ses ver Atina’dan. Taso, sen Selanik’ten. Nahabet sen nereden ses vereceksin peki? Varujan ya sen?” Kendisini şaşırtan şekilde, yaklaşık 40 yılın ardından nihayet ulaşabildiği arkadaşlarından gelen cevapları da ekleyerek kitabı tekrar aynı yayınevine teslim ediyor. 2017’de de yayımlıyor Aras Yayınları. Bu kez adı, “Tatavla’dan Kurtuluş’a”.

İki baskı arasındaki fark işte bu semtte yıllarca yaşanan acıların, değişimin kısa bir özeti gibi. Sayısız lezzet durağı Ama işte yıllar geçiyor ve hayat sürüyor. Aynı yerde geçmişin izlerini yer yer taşıyan yeni bir hayat kuruluyor. Burası Kurtuluş. Eski adıyla Tatavla. Arazi engebeli, sokaklar dar, evler bitişik nizam, lezzet durağı sayısız. Kurtuluş’ta yürürken etrafa bakındığınızda camlarda çok fazla davetkâr cümle okuyacaksınız: “Bizden profiterol aldınız mı?”, “Bugüne kadar yediğiniz tatlıları unutun”, “Böreğimizi tattınız mı” gibi örnekler adım başı karşınıza çıkacak. Kurtuluş Caddesi’nin en meşhur özelliği trafik olsa da buranın mutfağı da az meşhur değil.

Mide fesadı geçirtecek kadar alternatif var. Göreme Muhallebicisi, fazla oyalanmadan hızlıca, tatminkâr porsiyonlarıyla lezzetli kahvaltı yapabileceğiniz bir yer (Kurtuluş Caddesi, 60/B). Yürüdüğümüz bu yollar, Osmanlı döneminde İstanbul’daki en iyi ayakkabıcılara ev sahipliği yapıyordu. Artık bu işyerleri yok. Yerlerini şöyle bir sıralamaya bıraktı: Şarküteri, manav, market, telekomünikasyon dükkânı, pastane, eczane, kuyumcu.

Pastane konusunda ünü sınırları aşmış yerler var. Başka yerde şubesi olmayan Nazar Profiterol bunlardan. Porsiyonu 10 lira olan tatlıdan ne kadar yerseniz yiyin, daha çok isteyeceksiniz. Uyarayım: Başka yerde şubesi yok (Baruthane Caddesi, No: 66).

Paskalya bayramında Kurtuluş’taki pastanelerde farklı bir hareketlilik olur. Sebebi, insanların taleplerine yetişmekte dükkânların yetersiz kaldığı Paskalya Çöreği. Rekabette uzmanlık alanını Mardin ve Paskalya Çöreği ile Acıbadem kurabiyesi olarak belirleyen Arma Pastanesi (Kurtuluş Caddesi, 48/A) ve Üstün Palmie (Baruthane Caddesi, 63/A) en önemli adresler. Üstün Palmiye’de 250 gramlığını 9 liraya aldığım çörek için paskalya dönemi yaşanan efsanevi kuyruğu şöyle dinliyorum: “Üç gün boyunca aralıksız olarak paskalya çöreği çıkarıyoruz fırından.” Tadı bunu hak ediyor.

Edmondo De Amicis’in “Constantinople” kitabına kulak verelim bir de: “Diğer bir tepeye tırmandık ve kendimizi şehrin bir başka kenar mahallesi olan Aya Dimitri’de bulduk. Buradaki halkın tamamı Rum. Sakin görünüşlü ihtiyarlar, dal gibi delikanlılar, melodili konuşmalarıyla havayı dolduran saçları örgülü kadınlar, ortalıkta serbestçe dolaşan domuz ve tavuklarla oynayan kurnaz yüzlü ufak çocuklar.” Bahsedilen Aya Dimitri Kilisesi, Kurtuluş Son Durak’ta.

Burada Madam Despina var. Sözlerini Meral Okay’ın yazdığı Sezen Aksu’nun Yine mi Çiçek şarkısına kadar sızmış olan, İstanbulluların mezelerinin müdavimi olduğu bir yer (Feriköy Mahallesi, Açıkyol Sokak, No: 22). Astek de diğeri (Bozkurt Mahallesi, Bilezikçi Sokak, 13/A).

Ocakbaşı arayanları da hemen alt sokağa alalım: Adana Ocakbaşı (Bay Sungur Sokak, no: 2). Günlerden cumartesi, aylardan 11 ayın sultanı olunca, şarküteri ihtiyacının zirveye çıktığı döneme geldik demektir. Kurtuluş bu konuda dillere destan dükkânların harman olduğu yer. Uzman Mezeci Tuşba (Ergenekon Caddesi 27/A), komşusu Tadal (Ergenekon Caddesi 29/A), ve Tuana (Kurtuluş Caddesi, No: 58) mesela yıllardır şarküteri meftunlarının en önemli durakları arasında.

Bu kadar gezip yemek yedikten sonra kahve molası ve aylaklık için kökleri Osmanlı’ya dayanan mahallenin yeni yerlerinde oturabiliriz. Marika, eski havası, sakin ortamı güzel kahve ve atıştırmalıklarıyla sizi bekliyor (Seymen Sokak, No: 34). Oplevelse (Seymen Sokak, No: 42/C) ve Fill Coffee Shop (Eşref Efendi Sokak, No: 64/A). Eski Rum şarkılarını dinleyerek belki biraz yorgunluk da atarsınız: “Çek arabacı Tatavla’ya gidelim. Bizi oraya götürüp getirmek için kaç beşlik istersin. Büyükdere ve Tarabya, Tatavla ve Yeniköy. İstanbul’u güzelleştiren işte bu dört köy…” 

İtfaiyenin kurucusu burada yatıyor 
Mezarlık gezmek insana iyi gelecek bir aktivite değil kuşkusuz. Ancak Feriköy Latin Katolik Mezarlığı (Abide-i Hürriyet Caddesi, Osmanbey Metro çıkışı), bazılarına ilginç gelecek. Şöyle: İstanbul’daki Fransız okullarında okuyanların buraya gelmesi şart. Fransız okullarında eğitmenlik yapan Frere ve Soeur’ların (Papaz ve rahibe) mezarları bulunuyor. Eski eğitmenlerini anmak, mezarlarını görmek isteyenlere duyurulur. Bu mezarlıkta bir başka anmayı da İstanbul İtfaiyesi yapıyor. İstanbul itfaiyesini kuran Macar, Kont Odön Széchenyi’nin (Kont Odön Seçini) mezarı burada bulunuyor. 1922’den beri İstanbul İtfaiyesi, müzesinin de adını taşıyan ve bu kurumda 48 yılını geçiren Seçini’yi burada anıyor.

#negüzelbina: Sümer Palas

Kurtuluş Caddesi’nin tüm onca hengâmesine rağmen fark etmemek olanaksız. Sapsarı rengi, kibar balkonları ve görkemli duruşuyla hemen dikkatinizi çekecek. Karşısına geçip uzun uzun bakılası bir apartman. Yapım yılı ve mimarı hakkında bir bilgi yok maalesef.